31 Ekim 2010 Pazar

İfadeler Farklı Olsa da Hepsinin kastettiği Bir


Gönlünü pâk eyle evvel, sonra kıl şi're şürû
Dürri hâsıl eylemez nâ-pâk olıcak bir sadef



Esasen gönül temizlenmeden hiç bir güzellik temin edilemez...


29 Ekim 2010 Cuma

Kemâlat Nehiylerden Kaçmakta


Emirlere çok uyanın değil, nehiylerden çok kaçanın derecesi yükselir.


Kemâlata götürecek olan emredileni ne kadar yaptığınız değil, nehyedilenden ne kadar kaçtığınızdır.

Melekler sürekli taât ve ibadetle, kendilerine ne emredilmişse onu yapmakla meşguldürler. İnsanoğlu hem kendisine emredileni yapmak durumunda, hem de nehyedilenden kaçmak durumundadır. Emredileni istediği kadar yapsa melekler kadar yapamaz. Onu meleklerin üstüne çıkartacak olan, meleklerin Adem'e secde edişinin hikmetlerinden biri olan hakikat şudur; insan nehyedilenlerden kaçmak durumundadır.
Ahmed Mahir Efendi

28 Ekim 2010 Perşembe

Sadık Mü'mine Lazım Olan Sabır ve Metanet


Hz. Ömer (ra.) buyurdu:


''Eğer sabredersen hakkındaki kader hükmü gerçekleşir fakat ecir kazanırsın. Şikayet edersen ilahi emir yine yerini bulur fakat azarlanırsın.''




26 Ekim 2010 Salı

Mihnethanedeki Elemlere Şaşma


Bu dünyada üzüntü ve dertlere uğramayı garipseme. Çünkü bu dünya kendisine yakışanı, tabiatının gereği olan şeyi ortaya çıkarır.


Bu dert diyarında bulunduğun sürece, karşılaştığın kötülüklere ve düştüğün elemlere şaşma. Ortaya çıkan bu dertler ve kederler, Cenab-ı Hakk'ın ezelde takdir ettiği, mutlaka yaşanacak hallerdir.

-Hikem-i Atâîyye-


>

25 Ekim 2010 Pazartesi

Tecelli Güneşinin Doğduğu Yer


''Cenab-ı Hak bir kulunu sevdiği zaman onu Cebrail (as.) vasıtasıyla gök meleklerine ilan eder. Melekler de o kula dua edip onu överler. Meleklerin bu övmeleri dünyadakilere akseder, mü'minler de o kulu sevmeye ve övmeye başlarlar.''

Şu halde insanlarca övülmek de ilâhi bir nimettir.


-Halk daima Cenab-ı Hakk'ın sevdiğini sever. Çünkü bu tecelli güneşinin doğduğu yer gönüldür.-



23 Ekim 2010 Cumartesi

İlmin Kapısı


Fahr-i Kainât Efendimiz (sav.) tarafından ''ilmin kapısı'' olarak anılan Hz. Ali (ra.), ilim öğrenmenin hazzını şu cümlelerle anlatmıştır:

''Büyüyüp Rabbimi tanımadan, küçük yaşta ölüp cennete girmek beni sevindirmezdi. Allah Teâla'yı en iyi tanıyan kimse, haşyeti en fazla, ibadeti en çok ve Allah için nasihatı en güzel yapandır.''





22 Ekim 2010 Cuma

Sen, O'nu Senâ Etmelisin


Hak Teâla seni insanlara hak etmediğin vasıflarla övdürürse, sen de Cenab-ı Hakk'ı ilahi sıfatlarıyla medh eyle.


Kamil mü'min kendini övülmeye layık görmediği halde Cenab-ı Hak onu lûtfedip insanlara övdürürse, bu nimete şükretmek için Hak Teâla'ya layık olduğu vasıflarla, dili döndüğü kadar senâ etmeli, hakkındaki övücü sözlere mağrur olmamalıdır.


21 Ekim 2010 Perşembe

Vasiyet


Bir adam İbrahim ibn Edhem (k.s.)'e geldi, ''bana vasiyet et'' dedi. O da şöyle dedi:

Sana beş şey vasiyet edeyim:


-İnsanlar dünya ile meşgul olurlarken sen ahiretle meşgul ol.

-İnsanlar dışını süslemekle meşgul olurlarken sen içini süslemekle meşgul ol.

-İnsanlar saraylar imar etmekle meşgul olurlarken, sen kabirleri imar (kabirde yararlı olacak işler) ile meşgul ol.

-İnsanlar halkın kusurlarıyla meşgul olurlarken sen nefsinin kusurlarıyla meşgul ol.

-İnsanlar yaratıklara hizmetle meşgul olurlarken sen yaratıcı'ya hizmetle meşgul ol.



19 Ekim 2010 Salı

Sen, Şu İki Kişiden Biri Gibisin


Sen, aynı fiyata birer arazi satınalan şu iki kişiden biri gibisin:


Bu kişilerden birisi satın aldığı toprağı dikenlerden, kuru otlardan temizlemiş, su getirmiş sulamış, havalandırmış, tohumu ekmiş ortaya çıkan mahsulü devşirip istifade etmiştir. İşte bu ibadet edip kalbi nurlanan, aydınlanan kimsenin örneğidir.


Diğer kişi ise satın aldığı toprağı boş verir. O kadar ki içinde dikenler, yabani otlar biter, yılan ve akreplere yuva olur. İşte bu da günahlarla kalbine zulmedip, karartan insanın örneğidir.



17 Ekim 2010 Pazar

İbadetlerimiz Bizlere İlahi İhsandır

Yaptığın ibadetler seni sevindirip övündürmesin. Ancak Cenab-ı Hakk'ın seni ibadete muvaffak ettiği için sevinmelisin.



İbadete ferahlanmak biri kötü ve biri iyi olmak üzere iki tanedir. Kötü sayılan sevinç, ibadet edenin ibadet ve taatin kendi ihtiyarı ve kuvvetiyle yapıldığını sanmaktan dolayı hasıl olan sevinçtir. Bu bir çeşit -ucb- yani kendini beğenmektir ve küfranı nimettir.

İyi olan ferah ise, ibadet edenin kendisinden zuhur eden ibadetleri ilahi ihsan görerek, Allah'ın başarı vermesinin sonucu ve tecelilerin semeresi bilerek, yalnızca bu fazl ve kereme karşı şükran duyup sevinmesi ve övünmesidir. Hikmetin sonunda belirtilen ayet, işte bu ikinci kısım sevince delalet etmektedir.

İbadet, abidden çıkması ve abidin fiili olması bakımından sevinmeye övünmeye şayan değildir. İbadet, abide Cenab-ı Hak'tan bir nimet, ibadet edenin elinden çıkmış bir ilahi fiil ve başarı olması bakımından marifet sahiplerinin övüncü olur.

Atâullah İskenderi

16 Ekim 2010 Cumartesi

Başkasını Bırak Kendine Bak


İnsanı gıybete sürükleyen sebeplerden biri de başkasının kusurlarını merak etmek ve araştırmaktır. İnsan başkasının kusurunu araştırmazsa, başkasının ne yapıp ettiğine kulak kabartmazsa o kişi hakkında konuşacak sözü de olmaz.

Gıybetten kaçmanın en etkili yolu önce kendi dünyasına dönüp başkasının işine burnunu sokmamaktır. Bu şekilde hem gıybetten korunmuş, hem de kendi eksiklerini görme fırsatını yakalamış olur. Yoksa boğazına kadar bataklığa battığı halde başkasının üzerindeki küçük çamur lekeleriyle uğraşan insandan farkı kalmaz.

Allah hepimizi gıybet afetinden korusun, ahlakımızı sevdiği kulların ahlakına benzetsin.


13 Ekim 2010 Çarşamba

Allah Katındaki Değer ve Kıymetin

İbadet ve taat yapmadığı zaman insanın üzülmemesi, hata ve günah işlediğinde ise pişmanlık duymaması kalbin ölüm işaretlerindendir.

''Karanlık, nefsin ordusu olduğu gibi nur da kalbin askeridir. Allah(cc) kuluna yardım etmek istediği zaman nurlar ordusu ile onun yardımına koşar. Karanlık, zulmet ve ağyarın ilğisini ondan keser. Allah’ın(cc) katında değer ve kıymetini öğrenmek istiyorsan, hangi işle seni uğraştırdığına ve seni hangi amelde tuttuğuna bak.''

Çoğu kere sana inip gelen nurlar, kalbini kainat ve eşya suretleri ile dolu olarak buldukları için indikleri yeri terk edip giderler. Sevdiğin her şeyin mutlaka kulu- kölesi olursun. Halbuki Allah(cc) kendisinden başka hiçbir kimseye köle olmanı sevmemekte ve istememektedir.

Atâullah İskenderi

12 Ekim 2010 Salı

İnsan Ruhu ve Kalbi İle Vardır


Kalp, insan için penceresiz bir evdir; Kâinata ve İlâhi olana açılan pencereler ise onun duvarlarında değil, özündedir.


11 Ekim 2010 Pazartesi

Yolculuklar


Ayrılıklar azığımızda, umutlar mataramızda. Hepimiz muhaciriyiz kendimizin, kalbimizin. Sürgünlüğümüz aynı olsa da hepimizin yolu başka, yükü başka, hikâyesi başka. Bu yüzden hüznün ve hasretin vezni okunur adımlarımızda.

Her kalbin kıyısında kıvrıla kıvrıla ufka doğru uzanan bir patika vardır ve yalnız o yoldur yürüdüğümüz ömrümüz boyunca...

9 Ekim 2010 Cumartesi

Hüsnü Zanda Ölçü


Bir kimse, din kardeşinin yetmiş tane kusurunu görse, hepsine tahammül eder. Ya da her biri için bir mazeret arar, ayıbını kapatır. Bu kusurlar için bir özür bulursa tamam demektir, bu onun için yeterlidir. Eğer bulamazsa şöyle der: ''Muhtemelen benim bilmediğim bir özrü vardır!''


Ebi Talib Mekki

8 Ekim 2010 Cuma

Mahrumiyet Yaşamanın Sebebleri


Abdullah bin mübarek (ks.) şöyle dedi:


''Edebi küçümseyen, sünnetlerden mahrum kalmakla cezalandırılır. Sünnetleri küçümseyen tevhidden mahrum kalmakla cezalandırılır.''



-Sülemi'nin Risaleleri-

6 Ekim 2010 Çarşamba

O'nun iradesine Teslimiyet

Duada ısrarlı olduğun halde kabulünün gecikmesi seni umutsuzluğa düşürmesin. Cenab-ı Hak, senin istediğin şeyi, istediğin anda kabul etmeyi vaat etmedi, senin için dilediği şeyi, kendi seçtiği zamanda kabul etmeyi vaat etti.


4 Ekim 2010 Pazartesi

İtaat ve Rıza




''Ey kulum, bana itaat et de, senin hakkında hayırlı olan şeyi bana öğretme! Yani onu ben bilirim.''

3 Ekim 2010 Pazar

Aklımdan Çıkmıyor


Rabbin evvelce seni yaratıp, meydana getirirken sana hiç sormadı, danışmadı.

Öldüreceği zaman da senden bir şeycik sormaz. Müsterih ol, daha ne kadar ıstırap çekeceksin. Madem ki yaratıcının saltanatına erişmeye imkan yok, iş senin dilediğin gibi olmayacak, ne diye istersin ki?