30 Eylül 2010 Perşembe

İlahi Nimet


Cenab-ı Hak ne zaman zahirde seni emrine itaatli, boyun eğen,

Batında kahrına teslim ve rıza ile mütevekkil kılarsa, artık sana ilahi nimetini verdiğinden şüphen olmasın.






25 Eylül 2010 Cumartesi

Dünyanın Şanı:

Dünyanın zahiri kandırıcı, batini ise ibret vericidir. Nefis, dışına bakar kandırılır, kalp içine bakar çok ibret alır.




Aldatıcıdır dünya, onda ne varsa hepsi de insanı aldatır. Fânîdir, onda olanların hepsi de yok olur. Dünya azıklarında, suçlardan çekinmekten başka hiçbir şeyde hayır yoktur. Dünyadan az bir şey elde eden, ondan emin olabilecek çok şeye sahip olmuş demektir; çok şey elde edense, kendisini helak edecek çok şey elde etmiş demektir.


Dünya, az bir fırsat verir insana, sonra geçer-gider; o fırsata erense ancak hasret elde eder. Nice ona güvenenleri dertlere uğratmıştır; nice ona inananları helak vadisine atmıştır; nice büyükleri hor-hakir etmiştir; nice benliğe düşenleri alçaltmış- gitmiştir.” (Hz. Ali kv.)



23 Eylül 2010 Perşembe

Kişi Sevdiği İle Beraberdir


Allah Teala bir kulun kalbine günde 360 defa nazar eder, onun kalbinde neyi bulursa ona göre muamele eder. İnsanın gönlünde dünya nimetlerinin sevgisi olursa, Rabbü-l Alemin onu sevmez, kendi sevgisini veyahut sevdiklerinin sevgisini bulursa, o zaman o kulunu daha çok sever.


Şunu bilmeliyizki, her suyun bir kaynağı vardır. İhlas ve Takvanın kaynağı da Allah dostlarının kalpleridir. Allah dostlarının kalplerinden istifade etmenin yolu, onlarla rabıtayı kesmemek ve bir araya geldiğimizde onların sohbetini yapmaktır. Ariflerin sohbeti ile kalblerimize ihlas ve muhabbet alametleri gelir.




22 Eylül 2010 Çarşamba

Mahlukata Nazar...

Allah Teâlâ bu dünyada mahlûkatına bakmanı emretmiştir. Zati kemalini sana ahiret gününde gösterecektir.


Senin sabır edemeyeceğini bildiği için, sana kendisinden zuhur eden şeyleri göstermiştir.






21 Eylül 2010 Salı

Kardeşiniz Kuyuya Düşse

Ebu Kılâbe anlatıyor:

Ebu Derda (ra.) bir gün büyük bir günah işlemiş bir adamın yanına uğradı. Oradakiler adama sövüp sayıyorlardı. Ebu Derda (ra) bu gruba sordu:

- Bu adam bir kuyuya düşseydi kendisini çıkarmaya çalışmaz mıydınız?

-Çalışırdık.

-Öyleyse kardeşinize sövmeyin de sizleri onun durmuna düşmekten koruyan Allah'a hamd edin!
-Sen ona buğzetmiyor musun?
-Ben ona değil, onun yaptığı işe buğzediyorum. O işi bıraktığı zaman benim kardeşimdir.

20 Eylül 2010 Pazartesi

Ünsiyet...




“Ne zaman seni mahlûkatlardan uzaklaştırırsa bil ki, sana kendisi ile ünsiyet kapısını açmıştır.”





19 Eylül 2010 Pazar

Yokuşun Dibi

Naklederler ki, adamın biri Ebu Yakub İshak
Nehrecuri (k.s.) hazretlerine gelerek,

-Namaz kılıyorum, ancak kıldığım namazın hazzını, tadını gönlümde bulamıyorum, der.


O da şu cevabı verir:


-Gönül Rabbini sadece namazda talep ederse elbette tat bulamaz. Nitekim meşhur bir söz vardır: ''Merkebe yokuşun dibinde arpa verirsen, yokuşu çıkmaz!''



16 Eylül 2010 Perşembe

Allah (cc) Vasıflarından Uzak Duralım


Zillet ve yalvarmaya götüren bir günah, izzet ve kibre götüren taat'ten daha hayırlıdır.


-Atâullah İskenderi-



İzzet - Kibir ilahlığın, Allah (cc) vasıflarındandır. Kula yakışan ise Tevazu ve mahfiyyettir (boyun eğmektir). Kulluk ve ibadetten kibir gurur çıkıyorsa ortaya, Allah'a kul olacağım diye Allah'u Tealanın vasfıyla gururla, azametle, kulluğun dışına çıkıp -Allah korusun- ilahlık iddasında oluyorsun. Diğer tarafta, günah işliyor o günahtan bir tevazu, mahcubiyet, pişmanlık ortaya çıkıyorsa, bu diğer halden evladır. buyuruyor -Ataullah İskenderi- (ks) Bazen kul bir günah işler, o günah vuslata vesile olur....

14 Eylül 2010 Salı

Müsebbibül Esbab...


Allah Teâlâ’nın insanların eliyle sana eziyet vermesinin nedeni insanlara güvenmemek içindir. Her şeyden incinmenin nedeni onlardan uzak kalmak içindir. İmam Gazâli (ks.) buyurdu ki;


''Karınca, kâğıt üzerindeki yazıları görünce, bunları kalem yazıyor, der; çünkü başını kaldırıp yukarıdaki parmakları, eli ve bunları harekete geçiren iradeyi, insanı, sonra insanda irade, kudret yaratanı görmez. İnsanların çoğu da, en aşağı, en yakın sebebi görmektedir.''



13 Eylül 2010 Pazartesi

O'nun Örtüsü Olmasa...


Yahya bin Muaz radiyallâhü anh buyurdu ki;


"Kul ne kadar aptaldır. Kusurlu bir cisim ve kalpten kusursuz bir ameli ortaya çıkarmak istiyor. Ve böyle kusurlu bir amelin kabule layık olduğuna inanır. Oysaki eğer Allah Teâlâ’nın o yüce lütfü olmasa ve onunla o ameli örtmese kabulü mümkün değildir. O zaman kul ameline değil Allah Teâlâ’nın lütfuna güvensin.”



12 Eylül 2010 Pazar

Bütün İlimlerin Özü


İmam Muhammed el-Gazali (k.s.) hazretlerinin kardeşi, Şeyh Ahmed el -Gazali (k.s.) hazretleri buyurdular:


''Bütün ilimlerin özü ve beyan ettikleri hakikat: Allah'ın emirlerine ta'zim etmek ve Allah'ın mahlukatına şevkat beslemektir.''

8 Eylül 2010 Çarşamba

Yar ile Bayram Edenler var şimdi....




Bayramım imdi, Bayramım imdi
Bayram ederler yar ile şimdi...

~

Hamd-ü senalar, hamd-ü senalar
Yar ile bayrama hamd-ü senalar...


~


Ramazan Bayramımız mübarek olsun!




7 Eylül 2010 Salı

Ramazan Bayramı Günü


Kullar Ramazan ayı orucunu tamamlayarak sabahleyin bayram namazını kılmak üzere mescidlere gittikleri zaman Yüce Allah meleklere şöyle buyurur:

''Her işçi, işini bitirince ücretini ister. Benim kullarım da Ramazan'da oruçlarını tutmuşlar ve bayram namazlarını da kılıp çıkmışlar, şimdi ücretlerini istiyorlar. Şahid olunuz ki, onların günahlarını affettim.''

O gün şöyle bir ses duyulur:

''Ey Muhammed'in ümmeti, huzur içinde evlerinize dönünüz, çünkü günahlarınız sevâblara dönüşmüştür.''


4 Eylül 2010 Cumartesi

Aşıkın Cömertliği

Mal infak etmek cömert için bir şereftir.

Aşıkın cömertliği ise maşûkun yolunda canı fedâ etmektir...

Halk için ekmek verirsen karşılığı ekmektir. Can fedâ edersen karşılığı candır.

Ekin eken çiftçi önce ambarı boşaltır.

Ama sonra hasılatı pek çok olur. Fakat tohum ambarda tutulursa; israf olur. Yazık olur.

Zira onu fareler yiyip mahvederler...



1 Eylül 2010 Çarşamba

Zekât Böyle Anlatılır :)

İhtiyaç sahibi fakir bir adam, hayli varlıklı akrabasını ziyaret ederek ondan kendisine olan borcunu ödemesini ister. Zengin akraba şaşkındır. Çünkü bu adamla şimdiye kadar hiç alacak verecek ilişkisi olmamıştır. Ne borcuymuş bu? diye çıkışır. Beriki istifini bozmadan cebinden çıkardığı bir kağıdı, ''işte senedi burada!'' diyerek önüne koyar. Kağıtta şunlar yazmaktadır:


''İşbu emre muharrer senet mukabilinde nisap ölçüsünün üzerinde para ve mal varlığımın kırkta birinden falanca akrabamın hissesine düşen miktarı bir sene içinde aynen veya nakden ödeyeceğimi, ihtilaf vukuunda Mahkeme-i Kübrâ'nın hükmüne razı olacağımı beyan ve kabul ederim.''


Zengin adam kendisinden zekat istendiğini anlamıştır. ''İyi ama, bu senedin altında benim imzam yok. Üstelik böyle bir söz verdiğimi de hatırlamıyorum.'' diyerek yan çizmek ister. İhtiyaç sahibi kişi, '' Hatırlamayabilirsin der, çünkü aradan çok uzunca zaman geçti. Biz bu sözleşmeyi Kâlû Belâ'da yapmıştık.''


Zekâtın her yıl nisap miktarını aşan mal varlığından verileceğini, birinci dereceden olmamak kaydıyla akrabaya öncelik tanımanın efdaliyetini, diğer ibadetler gibi zekâtın da Allah Teâla'ya bağlılık iddiamızı ispatladığını, terk veya ihmal etmemiz halinde sorumlu tutulacağımızı nükteli senet, en çok da ''borç'' vurğusuyla dikkat çekiyor.


Zira, fakire yapılan bir ikram değildir zekat. Mükellef için borç, müstehak olanlar için bir haktır. Dolayısıyla vermesi gerektiği halde zekat vermeyenler, Allah'ın bir emrini yerine getirmemek yanında fakirin hakkını gasp etmiş olurlar.