6 Ekim 2011 Perşembe

Aşıkların Ahvali

İbn Ebu’l Havari Hazretleri anlatıyor:


Bir gün Ebu Süleyman Darani Hazretlerinin huzuruna vardım. Gördüm ki pek çok ağlıyor, şaştım ve sebebini sordum.



Dediler ki:



‘’Ya Ebu’l Havari, gece karanlığı bütün ufku kaplayıp gafil gözler tecelli nurundan kapandığı ve her dost dostuyla yalnız kalarak vuslat neşesine daldığı zaman muhabbet ehlinin tam bir incelik ve hassasiyetle azaları yumuşar, hasret gözyaşları yüzüne akmaya, çenelerinden damlamaya başlar. İşte o vakitte Cenab-ı Hak Hazretleri Cebrail’e iltifat eyleyip buyurur ki:



Yeryüzünde her kim benim sözümle tatlanır, zikrimle rahatlarsa ben onların odalarındaki hasretli hallerini bilirim, aşıkça inlemelerini işitirim. Doğruca içlerine in ve onlara de ki: Ey Aşıklar, siz sevdiğini üzen bir sevgili gördünüz mü? Hiçbir dost dostuna azap eder mi? Karanlık gecelerde ilahi divanına sığınanları azarlayıp suçlar mı? Bu Cenab-ı Hakk’ın şanına yakışır mı? Zatı ulûhiyetime kasem ederim ki, yevm-i kıyamette huzuruma geldiklerinde izzetli yüzümden yetmiş bin perdeyi kaldırarak arz-ı cemal ederim.’’
Artık ben nasıl ağlamayayım?



Atâullah İskenderi




Ez cümle, burada ifade buyurduğu: Aşık zatlardan, Sadık zatlardan, Arif zatlardan, has kullardan bizleri ayırmasın ki, o birlikteliğin yüzü suyu hürmetine onların halleriyle bizler de hallenelim. Biz de o gecelerin aşıklarından olalım, lütfedilen manaya nail olan seçkin kullarından olalım. Cenab-ı Hak her iki cihanda da bizi kendileri için korku ve hüzün yoktur dediği kullarından ayırmasın.