10 Temmuz 2010 Cumartesi

Ebû Bekr-i Sıddîkın yolunun yüksekliği


Bu kıymetli yolun üstünlüğü ve bu yolun büyüklerinin yüksekliği, sünnete yapışdıkları ve bidatlerden kaçındıkları içindir. Bunun içindir ki, bu yüksek yolun büyükleri, yüksek sesle zikir etmekden bile sakınmışlardır. Kalb ile sessiz zikir etmeği emir buyurmuşlardır. Şarkı, kasîde, ilâhî gibi şeyler okumağı, raks, dans etmek gibi oyunları ve Resûlullah (s.a.v) efendimiz ve dört halîfesi (rıdvânullahi aleyhim) zamanlarında olmayan vecd ve tevâcüd, yani kendinden geçmek, şüûrsuz hareket ve sözleri yasak etmişlerdir. O büyükler zamanlarında bulunmayan halvet yanî yalnız başına kalmak ve erbaîn yanî kırk gün bir yere kapanıp çile çıkarmak yerine, insanlar arasında, kalbini Allah ile bulundurmak saâdetine kavuşmuşlardır. Sünnete yapışarak, çok kıymetli şeyler elde etmişlerdir. Bidatden sakınarak, yüksek derecelere kavuşmuşlardır. Bunun için, başka yoldan ilerleyenlerin, en son ele geçirdikleri şeyler, bu büyüklere, dahâ başlanğıçda verilmiş, bunların yolu, bütün yollardan üstün olmuşdur. O büyüklerin sözleri, kalb hastalıklarına ilâçdır. Onların, acıyarak bakışları manevî hastalıklara şifâdır. Talebelerini bir bakışla, dünyâ ve âhırete düşkün olmakdan kurtarırlar. Çok kıymetli, yüksek himmetleri, yardımları; sevenleri, kötülüklerden, manevî çukurlardan çıkararak, ilâhî nimetlere kavuşturur.


Fakat şimdi, bu yol ele geçmez olmuşdur. Örtülmüş, görünmez olmuşdur. Bu yolda olduklarını söyleyenler, o büyüklerin izlerinden ayrılmış, o büyük nimetleri elden kaçırmışlardır. Her yere baş vurmakda, kıymetli cevherlere arka çevirip, birkaç saksı parçası ile oyalanmakdadırlar. Çocuklar gibi, taş toprakla oyalanmaktadırlar. Sıkıntılarından, şaşkınlıklarından, o büyüklerin yollarını unutmuşlardır. Kimisi, bağırarak zikir etmekde, kimisi şarkılarla, kasîde okumakla ve oynamak, zıplamakla vakit geçirmektedir. Halk arasında, Allahü teâlâyı hâtırlayamadıklarından, kırk gün bir yere kapanıp halvet yapıyorlar. Dahâ çok şuna şaşılır ki, bu bidatleri yaparken, o mübârek yolu kuvvetlendirdiklerini, olgunlaştırdıklarını sanıyorlar. Bu yıkıcılıklarına, tamîr ve onarım diyorlar. Allahü teâlâ, bunlara akıl ve insâf versin! Bu yolun büyüklerinin, yüksekliklerinin kokusunu bunlara duyursun! Nûn sûresindeki ve Sâd sûresindeki âyet-i kerîmeler hürmeti için, sevgili Peygamberi ve onun temiz Âli hâtırı için (s.a.v) bunları gaflet uykusundan uyandırsın! Böyle asılsız ve uydurma şeyler, buralarda yayılmışdır. Öyle olmuş ki, büyüklerin yolu büsbütün örtülmüşdür. Önüne gelen, reform yapmış, yenilikler ortaya çıkarmış, eski, ana yol unutulmuşdur. Bu acıklı hâli görerek, içim sızlıyor. Bu çöküntüyü, yüksek kapınızdaki hizmetcilerinize duyurmak istedim. Böylece, yüreğimdeki sıkıntıyı gidermeği düşündüm. Bilemiyorum ki, o yüksek evlâdın hizmetinde, nasıl kimseler bulunmakdadır? Mübârek meclisinizde ne çeşit adamlar yer almakdadır?